Complete Turkish Verb Cases Resource
We are proud to offer the very FIRST complete tool that lets you look up Turkish verbs and their corresponding cases, with examples.
Turkish, like many other languages, uses cases to indicate the role of nouns in a sentence. More precisely, verbs dictate what case a noun will be in, and the nouns take the corresponding case endings. These cases include the nominative (subject), accusative (direct object), dative (movement towards, beneficiary of an action), locative (static location), ablative (source, movement away from), and genitive (possessor). Each case is marked with a suffix, and vowel harmony and consonant changes apply depending on the word. For example if you see the cat, the word for cat (kedi), take the accusative case ending - (y)I, to become kediyi, because that is the case that the verb 'to see' (görmek) requires : Kediyi görüyorum.
Verb Verb Case Example
açıklamak
Accusative + Dative
Sana konuyu açıkladım. (I explained the topic to you.)
acımak
Dative
Bana acıma! (Don't pity me!)
açmak
Accusative
Kapıyı aç. (Open the door.)
affetmek
Accusative
Beni affet. (Forgive me.)
alınmak
Dative
Küçük bir şakaya alındı. (He/she took offense at a small joke.)
alışmak
Dative
Ben İstanbul'a alıştım. (I got used to Istanbul.)
almak
Accusative
O tofuyu ben aldım. (I bought/took that tofu).
anlamak
Accusative
Öğrencilerimi anlamıyorum. (I do not understand my students.)
anlaşmak
Instrumental/Comitative
Annemle çok iyi anlaşıyoruz.
anlatmak
Accusative + Dative
O hikayeyi sana ben anlattım. (I told that story to you.)
anmak
Accusative
Ölülerimizi anıyoruz. (We are remembering our dead.)
aramak
Accusative
Ali’yi aradım. (I called Ali.)
araştırmak
Accusative
Bu konuyu araştırıyorum. (I am doing research on this topic.)
aşık olmak
Dative
Ali, Zeynep'e aşık oldu. (Ali fell in love with Zeynep.)
aşırmak
Accusative
Benim güzel kalemimi kim aşırdı? (Who stole my beautiful pen?)
asmak
Accusative + Dative
Ceketimi dolaba astım. (I hung my jacket in the closet.)
aşmak
Accusative
Paramız 500 lirayı aştı. (Our money exceed 500 liras.)
atmak²
Accusative + Dative
Topu bana at! (Throw the ball to/at me!)
ayarlamak
Accusative
Televizyonun sesini ayarladım. (I adjusted the television's volume.)
ayırmak
Accusative
Çocuklara yemekleri ayırdım. (I set aside the food for the children.)
ayrılmak
Ablative
Zeynep işten ayrıldı. (Zeynep left the job.)
Instrumental/Comitative
Erkek arkadaşımla ayrıldık. (We broke up with my boyfriend.)
azarlamak
Accusative
Baba oğlunu azarlıyor. (The father is scolding his son.)
bağırmak
Dative
Çocuğa bağırdı. (He shouted at the child.)
bağışlamak
Accusative + Dative
Parayı bana bağışla. (Donate the money to me.)
Accusative
Bütün hatalarımı bağışladı. (She forgave all my mistakes.)
bağlamak
Accusative
Kravatını kendi bağladı. (He tied his tie himself.)
bağlantı kurmak
Instrumental/Comitative
Amcamla iyi bir bağlantı kurdum.
bahsetmek
Ablative
Konudan bahsettik. (We talked about the topic.)
bakmak
Dative
Köpek kediye bakıyor. (The dog is looking at the cat.)
barışmak
Instrumental/Comitative
Kız arkadaşımla barıştık.
başarmak
Accusative
Zor görevi başardı. (He succeeded in the difficult task.)
başlamak
Dative
Öğrenciler derse başladı. (The students started...)
basmak
Dative
Düğmeye basın. (Press the button.)
beğenmek
Accusative
Dünkü filmi beğenmiş. ((S)he apparently liked the movie yesterday.)
beklemek
Accusative
Otobüsü bekliyorum. (I am waiting for the bus.)
bekletmek
Accusative
Beni hep bekletiyorlar. (They always make me wait.)
benzemek
Dative
Bu çocuk annesine çok benziyor. (This child resembles his mother a lot.)
benzeşmek
Instrumental/Comitative
Kuzenimle çok benzeşiyoruz. (My cousing and I look alike.)
bildirmek
Accusative + Dative
Bize bunu müdür bildirdi. (The manager announced this to us.)
bilmek
Accusative
Kuantum fiziğini iyi bilirim. (I know quantum physics really well.)
Ablative
Sonuç kötü olursa, senden bilirim. (If the results turns out bad, I'll be holding you responsible.)
binmek
Dative
Otobüse biniyorum. (I am getting on the bus.)
bitirmek
Accusative
Kitabı bitirdim. (I finished the book.)
bıkmak
Ablative
İşten bıktım. (I am fed up with work.)
bırakmak
Accusative
Dersi bıraktım. (I quit the class.)
Accusative + Dative
Çantayı sana bırakıyorum. (I'm leaving the bag to you.)
boşa harcamak
Accusative
Zamanını boşa harcama. (Don't waste your time.)
boyamak
Accusative + Dative
Duvarı maviye boyadım. (I painted the wall blue.)
bozmak
Accusative
Bilgisayarını kim bozdu? (Who broke your computer?)
bozulmak
Dative
O gün sana çok bozuldum. (I got so upset with you that day).
Nominative
Bilgisayarım bozuldu. (My computer broke down.)
bükmek
Accusative
Demiri büküyorlar. (They are bending the iron.)
bulmak
Accusative
Kalemi buldum. (I found the pen.)
buluşmak
Comitative
Yarın arkadaşlarımla buluşabilir miyim? (Can I meet with my friends tomorrow?)
Instrumental/Comitative
Mary'yle bu akşam buluşuyorum. (I'm meeting up with Mary tonight.)
çağırmak
Accusative
Selim’i çağıralım mı? (Should we invite Selim?)
çalışmak
Accusative
Yirminci yüzyıl Hindistanı'nı çalışıyor. (She does research on the 20th century India.)
Dative
Sınava çalıştın mı? (Did you study (prepare) for the exam?)
çalmak
Accusative
Telefonumu çaldılar. (They stole my phone.)
Accusative + Ablative
Bu fikri senden çaldılar. (They stole this idea from you.)
çarpışmak
Instrumental/Comitative
Kaleciyle çarpıştım. (I collided with the goalkeeper.)
çarpmak
Dative
Araba duvara çarptı. (The car hit the wall.)
Accusative
Yolda yürürken çarptılar beni. (They mugged me on the street.)
çekinmek
Ablative
Hocadan çekinme, git sor. (Don’t shy away from the professor...)
çekmek
Accusative
Kabloyu çek! (Pull the cord!), Bankadan parayı çektim. (I withdrew the money from the bank.)
cesaretlendirmek
Accusative
Ebeveynlerim beni yeni görevler almam için cesaretlendirdi. (My parents have encouraged me to undertake new tasks.)
çevirmek
Accusative
Bu cümleyi kim çevirecek? (Who’s going to translate this sentence?)
çıkarmak
Accusative
Çöpü dışarı çıkardım. (I took out the trash.) Adını çıkaramadım. (I couldn't make out the name of it.)
Accusative + Ablative
Seni çantandan çıkardım. (I recognized you from your bag.)
çıkmak
Ablative
Evden çıktım. (I left the house.)
çözmek
Accusative
Soruyu çözdüm. (I solved the question.)
dağıtmak
Accusative + Dative
Parayı size dağıtacağım. (I will distribute the money to you all.)
Accusative
Köpek evi dağıtmış! (We found that the dog made a mess in the house.), Masamı dağıtmışlar! (I found that they left my desk super disorganized!)
dalaşmak
Instrumental/Comitative
Arkadaşımla dalaştık. (My friend and I had an argument.)
dans etmek
Instrumental/Comitative
Babamla iyi dans ettik. (My dad and I danced well together.)
darılmak
Dative
Küçük bir söze darıldım. (I got hurt by a small comment.)
davet etmek
Accusative + Dative
Arkadaşımı partiye davet ettim. (I invited my friend to the party.)
dayanışmak
Instrumental/Comitative
Oradaki köylülerle dayanışıyoruz. (We are in solidarity with the villagers there.)
değiştirmek
Accusative
Adam planı değiştirdi. (The man changed the plan.)
demek
Accusative
Onu ben dedim. (I said that.)
INTRANSITIVE
Bu kelime ne demek? (What does this word mean?)
denemek
Accusative
Yeni elbiseyi denedim. (I tried the new dress.)
dertleşmek
Instrumental/Comitative
Arkadaşımla her akşam dertleşiyorum. (My friend and I share our troubles and problems with each other every night.)
devam etmek
Dative
Toplantıdan sonra işine devam etti. (She carried on with her work after the meeting.)
dikkat etmek
Dative
Kurallara dikkat et. (Pay attention to the rules.)
dikmek
Accusative + Dative
Çiçeği bahçeye diktim. (I planted the flower in the garden.)
Accusative
Ceketi ben diktim. (I sewed the jacket.)
dinlemek
Accusative
Sadece bu müziği dinlerim. (I only listen to this music.)
doğurmak
Accusative
Kadın bebeği doğurdu. (The woman gave birth to the baby.)
dökmek
Accusative + Dative
Suyu bardağa dök. (Pour the water into the glass.)
dokunmak
Dative
Soğuk hava cildime dokunuyor. (Cold weather affects my skin badly.)
dönmek
Dative
Sola dönün. (Turn left.)
Dative + Ablative
Türkiye'den Almanya'ya döndü. (He returned from Turkey to Germany.)
dövmek
Accusative
Kedi köpeği dövdü. (The cat beat up the dog.)
dövüşmek
Instrumental/Comitative
Köpek kediyle dövüşüyor. (The dog is (physically) fighting with the cat.)
dua etmek
Dative
Tanrı'ya dua ediyorlar. (They pray to God.)
düşünmek
Accusative
Onu düşünüyorum. (I am thinking about it.)
duymak
Accusative
Bu sesi net duyuyorum. (I hear this sound clearly.)
düzeltmek
Accusative
Öğretmen seni düzeltti. (The teacher corrected you.)
ekmek
Accusative
Bahçıvan yeni tohumları ekti. (The gardener planted the new seeds.)
el sıkışmak
Instrumental/Comitative
Kiminle el sıkıştın? (Who did you shake hands with?)
emanet etmek
Accusative + Dative
Çantamı sana emanet ediyorum. (I entrust you with my bag.)
emretmek
Accusative
Sana kalmanı emrediyorum! (I command you to stay!)
endişe etmek
Ablative
İstanbullu sağlığından da ekonomiden de endişeli. (Istanbulites are worried about both their health and the economy.)
engellemek
Accusative
Arkadaşımı engellediler. (They blocked my friend.)
flört etmek
Instrumental/Comitative
Benimle flört etme! (Don't flirt with me!)
geçmek
Ablative
Otobüs Beşiktaş'tan geçiyor. (The bus goes through Beşiktaş.)
Accusative
Otobüs Beşiktaş'ı geçti. (The dog went past Beşiktaş.)
Dative
Locative
Vapur Beşiktaş'a geçti. (The ferry crossed over to Beşiktaş.)
Film Beşiktaş'ta geçiyor. (The movie takes place in Beşiktaş.)
geliştirmek
Accusative
Projeyi geliştirdik. (We improved the project.)
gelmek
Dative
Müzeye geliyorum. (I am coming to the museum.)
getirmek
Accusative
Kitabı bana getir. (Bring the book to me.)
girmek
Dative
Sınıfa girdi. (He/she entered the classroom.)
giymek
Accusative
Tişörtümü giyiyorum. (I am putting on my T-shirt).
gizlemek
Accusative
Sigarayı gizlediler. (They hid the cigarettes.)
Not found