affetmek

​

Beni affet. (Forgive me.)

almak

​

O tofuyu ben aldım. (I bought/took that tofu).

alınmak

​

Küçük bir şakaya alındı. (He/she took offense at a small joke.)

alışmak

​

Soğuğa alıştım. (I got used to the cold.)

anlamak

​

Öğrencilerimi anlamıyorum. (I do not understand my students.)

aramak

​

Ali’yi aradım. (I called Ali.)

ayrılmak

​

O, işten ayrıldı. (He/she left the job.)

azarlamak

​

Baba oğlunu azarlıyor. (The father is scolding his son.)

açmak

​

Kapıyı aç. (Open the door.)

aşmak

​

Paramız 500 lirayı aştı. (Our money exceed 500 liras.)

aşık olmak

​

Ali, Zeynep**’e** aşık oldu. (Ali fell in love with Zeynep.)

aşırmak

​

Benim güzel kalemimi kim aşırdı? (Who stole my beautiful pen?)

bahsetmek

​

Konudan bahsettik. (We talked about the topic.)

bağırmak

​

Çocuğa bağırdı. (He shouted at the child.)

başlamak

​

Öğrenciler derse başladı. (The students started...)

beklemek

​

Otobüsü bekliyorum. (I am waiting for the bus.)

bekletmek

​

Beni hep bekletiyorlar. (They always make me wait.)

benzemek

​

Bu çocuk annesine çok benziyor. (This child resembles his mother a lot.)

beğenmek

​

Dünkü filmi beğenmiş. ((S)he apparently liked the movie yesterday.)

bozmak

​

Bilgisayarını kim bozdu? (Who broke your computer?)

bozulmak

​

Bilgisayarım suya bozuldu. (My computer broke because of water.)

bulmak

​

Kalemi buldum. (I found the pen.)

bıkmak

​

İşten bıktım. (I am fed up with work.)

bırakmak

​

Çantayı bıraktım. (I left the bag.)

darılmak

​

Küçük bir söze darıldım. (I got upset over a small comment.)

denemek

​

Yeni elbiseyi denedim. (I tried the new dress.)

dikkat etmek

​

Kurallara dikkat et. (Pay attention to the rules.)

dikmek

​

Çiçeği bahçeye diktim. (I planted the flower in the garden.)

dokunmak

​

Soğuk hava cildime kötü dokunuyor. (Cold weather affects my skin badly.)

dönmek

​

Sola dönün. (Turn left.)

düzeltmek

​

Öğretmen seni düzeltti. (The teacher corrected you.)

düşünmek

​

Onu düşünüyorum. (I am thinking about it.)

endişe etmek

​

Onun sağlığına çok endişe ediyorum. (I’m very worried about his/her health.)

engellemek

​

Arkadaşımı engellediler. (They blocked my friend.)

geliştirmek

​

Projeyi geliştirdik. (We improved the project.)

girmek

​

Sınıfa girdi. (He/she entered the classroom.)

gizlemek

​

Sigarayı gizlediler. (They hid the cigarettes.)

görmek

​

Seni gördüm. (I saw you.)

göğüslemek

​

Her şeyi onlar göğüsledi. (They took care of all the hard stuff)

gülmek

​

Şakaya güldüm. (I laughed at the joke.)

güvenmek

​

Arkadaşıma güveniyorum. (I trust my friend.)

güzelleştirmek

​

Mahallemizi güzelleştirdiler. (They beautified our neighborhood.)

harcamak

​

Parayı harcadık. (We spent the money.)

hatırlamak

​

Onu hatırlıyorum. (I remember him/her.)

hazırlamak

​

Yemekleri hazırladım. (I prepared the food.)

hissetmek

​

Acıyı hissettim. (I felt the pain.)

inanmak

​

Çocuklar Noel Babaya inanıyor. (Children believe in Santa Claus.)

inanmak

​

Sana inanıyorum. (I believe you.)

iplemek

​

Böyle insanları iplememek lazım. (You shouldn't give a damn about this kind of people)

istemek

​

Kitabı istiyorum. (I want the book.)

itiraz etmek

​

Öğrenci karara itiraz etti. (The student objected to the decision.)

izlemek

​

Filmi izledim. (I watched the movie.)

iğrenmek

​

Küçükken ıspanaktan iğrenirdim. (I was disgusted by spinach.)

işlemek

​

Altını güzelce işlediler. (They intricately worked the gold.)

kabul etmek

​

Teklifi kabul ettik. (We accepted the offer.)

kapatmak

​

Kapıyı kapattım. (I closed the door.)

karar vermek

​

Yeni bir işe başlamaya karar verdim. (I decided to start a new job.)

karıştırmak

​

Çorbayı karıştırdı. (She stirred the soup.)

kasmak

​

Kolu çok kastı. (He strained the arm a lot.)

katılmak

​

Toplantıya katıldım. (I participated in the meeting.)

kaybetmek

​

Anahtarımı kaybettim. (I lost my key.)

kaçmak

​

Okuldan kaçtı. (He escaped from school.)

kesmek

​

Keki kestim. (I cut the cake.)

keşfetmek

​

Yeni bir yer keşfettim. (I discovered a new place.)

korkmak

​

Karanlıktan korkuyorum. (I’m afraid of the dark.)

kullanmak

​

Bilgisayarı kullanıyorum. (I am using the computer.)

kırmak

​

Camı kırdılar. (They broke the glass.)

kızmak

​

Küçük bir hataya çok kızdı. (He/she got very angry at a small mistake.)

mahrum kalmak

​

Çocuklar oyundan mahrum kaldı. (The children were deprived of play.)

mahvetmek

​

Tatili mahvettin. (You ruined the vacation.)

mağdur olmak

​

İnsanlar sel felaketinden mağdur oldu. (People were affected by the flood disaster.)

merak etmek

​

Filmi çok merak ediyorum. (I'm very curious about the movie.)

muzdarip olmak

​

Birçok insan uykusuzluktan muzdarip. (Many people suffer from insomnia.)

nefret etmek

​

Yalandan nefret ediyorum. (I hate lies.)

okumak

​

Kitabı okudum. (I read the book.)

pazarlamak

​

O aplikasyonu çok iyi pazarladılar. (They marketed that app super well.)

pişirmek

​

Yemeği pişirdim. (I cooked the food.)

rahatsız olmak

​

Gürültüden rahatsız oldum. (I was disturbed by the noise.)

razı olmak

​

Şartlara razı oldum. (I accepted the conditions.)

razı olmak

​

Bu şartlardan razı oldum. (I accepted these conditions.)

reddetmek

​

Daveti reddettim. (I declined the invitation.)

saklamak

​

Parayı kutuda sakladım. (I hid the money in the box.)

sakınmak

​

Yağmurdan sakınmak için şemsiye aldım. (I bought an umbrella to avoid the rain.)

satmak

​

Kitabı sattım. (I sold the book.)

satın almak

​

Arabayı satın aldım. (I bought the car.)

sevmek

​

Köpeği seviyorum. (I love the dog.)

seçmek

​

Elmayı seçti. (She chose the apple.)

silmek

​

Tahtayı sildim. (I wiped the board.)

sinirlenmek

​

Küçük şeylere hemen sinirleniyor. (He/she gets angry at small things easily.)

sohbet etmek

​

Onunla sohbet ettik. (We chatted with him/her.)

sorumlu olmak

​

Projeden sorumluyum. (I am responsible for the project.)

sökmek

​

Dişi zorla söktüler. (They forcefully pulled the tooth.)

söylemek

​

Şarkıyı söyledim. (I sang the song.)

sıkılmak

​

İşten sıkıldım. (I got bored of work.)

tahmin etmek

​

Sonucu tahmin ettim. (I guessed the result.)

takmak

​

Gözlüğü taktım. (I put on the glasses.)

tamamlamak

​

Projeyi tamamladık. (We completed the project.)

taşımak

​

Sandığı yukarı taşıdılar. (They carried the chest upstairs.)

temizlemek

​

Odayı temizledim. (I cleaned the room.)

tercih etmek

​

Kahveyi tercih ettim. (I preferred coffee.)